Korkuyorum.
Evrende bir toz tanesi gibi duran ama bizim gözümüzde kocaman görünen dünyada yalnız kalmaktan korkuyorum. Kaybetmekten, dibe girip çıkamamaktan, yıkılıp tuz buz olmaktan ve oradan oraya savrulmaktan. Her arkamı döndüğümde boş karanlık bir cadde görmekten. Ne kadar korkumu yenmem gerekse de. Ne kadar yaşamayı öğrenmem gerektiğini bilsem de. İçimden atamadığım bu korku her zamanki gibi yine beni odamda bekliyor olacak. Ya oturduğum sandalyede ya da duvarıma yansıyan bir gölgede. Korkularımın bir kısmını yenmeye çalıştım hatta bazı savaşlardan zaferle ayrıldığım bile oldu. Fakat o ‘yalnızlık’ yok mu işte bir onu yenemedim. Sanki beni kendine hapsetmiş ve ona bağlıymışım gibi. Peki ben ne yapacağım?