‘İnsanın en büyük sınavı korkularıdır.’
Büyümek artış gösteren boy uzaması ya da hormonların devreye girmesiyle yeni yaşlar için üflenen mumlarla anlatılamayacak kadar derindir. Parmak izi gibi insandan insana değişkenlik gösteren ve sonu olmayan bir evren gibidir. Kimine göre büyümek alınan darbelere göre ölçülür kimine göre de elde ettiği başarı ve bazılarına göre de sadece yaş almaktan oluşur. Keşke büyümek çocukken öğretildiği gibi saf ve temiz olarak kalsaydı. Fakat zaman ilerledikçe girmek zorunda olduğun veya farkında olmadan kendini bulduğun sokaklardan tek başına çıkmak zorunda olduğun bir evredir. Başlarda sudan çıkmış balığa dönersin ama öyle zamanlar gelir ki çığlıklarını dahi içine akıtarak yürümek zorunda kalırsın. Her şey çocuk gözlerimizle gördüğümüz gibi olsaydı ama hiçbir şey o gözlerle görmek istediğimiz gibi değildir.
Gün gelir korkularınla yüzleşirsin ve bu korkular keşke gözle görülür olsaydı dersin. Hani sessiz çığlıklarla çıktığın sokaklardır var ya işte o sokaklar daha da uzayıp gider. Bazı günler kendini bile bulamaz hale gelirsin. Neredeyim demeyi bırak ne yapacağım sorusunu bile soramaz olursun. Yardıma yetişenler elbet olur ama sorun derinlerde olduğundan yönlendirmeyle hareket etmekle yetinirsin. Tek kelime dahi edemeden sürünür gidersin.
Zaman bilindiği gibi nankör değildir. Aksine büyütmek için elinden geleni ardına koymayan bir ebeveyndir. Senin bittiğini ve büyüdüğünü sandığın sokakları bir bir önüne geri serer. O zaman anlarsın tamamlanman için yara alman gerektiğini.
Sokağa girenle çıkan asla bir olamaz. Atılan her adımda yeni kayıplar verilir. İstesek de istemesek de..
Ve gün gelir insanoğlu en başındaki halini özler.