Kapat gözlerini. Derin nefes al ve kalbini dinle. Sadece kalp atışlarını. Kendini hisset yada farkına var demiyorum sana. Kendini bilmen için ilk önce yüreğini yaşa. Yüreğindeki sana verilen duyguları kendine aktar. Bilmiş gibi o duyguları yaşıyorum zaten onlar bende deme. Bazı duygular vardır cesaret ister hissetmek için.Bazı duygular vardır keşfedip kendi bedenine nakış gibi işlemen için kenarda bekler.
Kalp atışların hızlandığı an aç gözlerini ve tavanda bir anda canlanan resme bak. O resim kalp gözünden sana armağan edilen ilk hediye. Kaybetme o hediyeyi ve dikkatli bak. Eğer bakmazsan beynine o resmi dövme gibi kazımazsan bir daha asla göremeyeceksin. Hani derler ya ben mantığımla hareket ediyorum yada ben yüreğimle yani duygularımla hareket ediyorum.
İşte bu yüzden beynine kazı diyorum. Eğer duygularınla değil de mantığınla hareket edeceksen gözünde o resim canlansın ki duygusuz gitme o gideceğin yolda. Her şeyi akıl çözebilir ama bir tek duygular ve yürek hissettirir mutluluğu. Kimse duygusuz değildir. Sadece o resmin parçalarını kaybetmiştir ve açığını kapatmak için duvarla örter o kısmı. Öyle birisini görürsen çık karşısına ve yarım kalan parçaları olmadan da duygularını hissedebileceğini söyle. Dünya, belki sadece mantıklı düşünmeyle veya sadece duyguların ön planda olmasıyla kurtulamaz fakat mantığın duyguyla buluşup uçsuz bucaksız olduğu denize kavuştuğu an kurtulacağını hepimiz biliyoruz. Nasıl kalp öldüğünde artık yaşanmıyorsa.
Beyin öldüğünde de kalbin atması sadece bedenini yaşatır, seni değil.