Kişisel

Uçurum.

‘Bir savaşın içindeyim ve kazandığımı sandığım savaş aslında benim en büyük yenilgim olacak’

Günlerdir..

Belki de haftalardır. Zamanını bilmediğim bir yaşam çizgisinde bir oraya bir buraya savrulup gidiyorum. Ayağa kalkmayı bile düşünmediğim bir yolda sürünerek itilmeye mahkum edildim. Her geçen sürede zorlanarak ilerlediğim bu yolda yaralarım daha da açıldı ve daha da kanadı. Ama hiçbir an dönüp bakmadım akan kana.. Ya cesaretim yoktu ya da kabullenemiyordum. Sanmayın ki hissetmiyorum. Öyle derinden hissediyorum ki benden akıp gideni.. Tutamıyorum ve engelleyemiyorum benden çalınan hiçbir şeyi. Şimdi sürünmek yerine ya da ayağa kalkmak yerine olduğum yerde durmayı tercih ediyorum. Ben zorlandığım yolda yürüyecek gücü bulduğumda devam etmeye karar verdim. Ben sürünmeyi hak etmiyorum. Ben kanayan yaralarımın daha da kanamasını istemiyorum. Zaman akıp geçiyor ve ben olduğum yerde iyileşmeyi bekliyorum. Ne kadar süre sonra ayağa kalkarım bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum. Geçen zaman benim zamanım. Geçen her saniye benim saniyem ve ben yalpalayarak kalkmak yerine geçte olsa düzgün ve dimdik ayağa kalkmak istiyorum. Kimseden yardım istemeden ve bir şey beklemeden.
Hayat mı yoksa insanlar mı acımasız bilmiyorum. Tek bildiğim zamanın beni korkumla yüzleştirdiği. Ben bir uçurumdan aşağı düşüyorum. Ve ben en çok korktuğum şeyi yaşıyorum. Düşerken bazı dallara denk geliyorum. Tutunuyorum ya da tutunduğumu sanıyorum fakat düşmekten kendimi koruyamıyorum. Ne zaman yere çakılacağımı bilmiyorum. Tek bildiğim yere çakıldığımda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı. Belki çakıldığımda can vereceğim, belki de beni ben yapan o güzel şeylerden vazgeçeceğim. İnan bilmiyorum ve bekliyorum.

Korkuyorum. Savaşı kazanmak üzereyim ve ben yeniliyorum.

İlk zamanlar iki yolun tam ortasındaydım. Sağa mı yoksa sola mı gideceğimi bilmeden sadece bekledim. Bir yolun benden alınmasını ve benim rızam olmadan silinmesini bekledim. Öyle de oldu. Gözlerimi kapatıp açtığımda karşımda sadece bir yol vardı ve ben bu yolu ilk kez görüyordum. Karşıma neler çıkacağını bilmeden tek başına kalmıştım. Ne bir ışık ne de bir yol tarifi yapacak birisi vardı. İçimdeki kendimle savaş halindeyken birde yaşamla savaş vermek zorundaydım. Her gün tek başıma kaldığım ve yürüdüğümü sandığım bu yolda bir adım bile atamadığımı çok sonra anladım. Meğer ise daha yolun başına geldiğimde felç geçirmişim. Ne kıpırdayabiliyorum ne de kendimi sürükleyebiliyorum. Sadece nefes alıp veriyorum. Ölüden tek farkım atan kalbim ve ciğerlerime dolan nefesim. Geçen zamanla ellerim ve kollarıma kavuştum. İşte o zaman sürüklenmeye itilen o yolda yaralarımın açılmasını umursamadan sürüklenmeye zorlandım.

Yürüdüğünü sanan bir felçlinin kendine ufak ufak gelerek ilerlemeye çalıştığı bir yol benim yolum.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir